Etap 3-Ölüdeniz-Dalyan
Fethiye'ye girerken içimden söyleniyorum, çünkü sarhoş İngiliz turistlerin gırla olduğu bir ana caddesi var, iki de market. Geceleri de Çalış plajı yine yurdumuzun delikanlılarına emanet, aman aman... Dünyanın en güzel günbatımı deniyor, öyle mi bilemem, bana her yerin günbatımı gibi görünüyor zira...
Meğer öyle değilmiş, Fethiye sevimli bir yermiş. Geçimini temelde turizmden sağlayan pek çok kasabada merkezin iticiliğini bilirsiniz-parlak renklerde gecekondudan bozma apartmanlar, tabela kirliliği, tozlu yollar... Fethiye'nin merkezi ise oldukça sevimli. Müze yolundaki eczanenin yanında bir ev kestiriyorum gözüme-burada yaşasam burada otururdum diyorum. Sizler yapar mısınız bilmem, ben her gittiğim yerde kendime bir ev beğenirim =) D'ye de marinaya yakın, ana caddede bir ev buluyoruz-taşınmaya hazır, cephesinde sarmaşıklar, cumbasında kahve içerken görebiliyorum bizleri.
Ölüdeniz sahili kalabalık. sigara izmariti yaygın tabii-birileri plaj işletmecilerine işletmeciliğin inceliklerinden bahsetmeli. Şezlonglarımıza yerleşiyoruz. Kalabalık bir konuk grubu hemen yanımıza konuşlanıyor: KKTC'li yavru kurtlar! Liderleri ve küçük izciler, epey neşeli ve hareketli. Aklımda küçük bir kız çocuğunun bulduğu yuvarlak taş elinde, ekibe doğru koşuşu kalmış: "Liderim, yumurtacık bulurum!"
Macerasız geçiyor bu sefer ölüdeniz, kano, yamaç paraşütü, yok efendim banana falan istemiyoruz. Kendi adıma, ya tümünden hevesimi almışım, ya da daha vahimi, yaşlanıyorum.
Ertesi sabah Dalyan'a doğru yola koyuluyoruz. İstikamet İztuzu.
Güney Ege'de, Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı bir belde Dalyan. 2005'te The Times (neden şaşırmıyorum?) bu plajı Avrupa'nın en iyi açık alanı seçmiş. 5km'lik plaj Patara ve Olympos sahilleri gibi Caretta Caretta'ların yumurtlama alanı. Bu alandaki popülasyon ve geri dönüş, Pamukkale Üniversitesi'nin 21 yıllık istatistiklerine göre, istikrarlı. 1988'den beri özel çevre koruma bölgesi olan bu alanın göl tarafının tatlı, Akdeniz tarafının ise tuzlu suyla çevrili olduğu söyleniyor.
Bizi İztuzu'na ulaştıracak dolmuş tekneye biniyoruz. D., bu teknelerin çoğunun yakında elektrik enerjisiyle çalışacağını söylüyor. Yolculuk başlıyor-sazlıklardan oluşan labirentin içinde ilerlemek son derece keyifli. Ara sıra nil kaplumağaları (Trionyx triunguis) kafalarını suyun üzerine çıkarıyor, bir kırlangıç beş santim yakınımıza kadar geliyor ve tekneyle birlikte ilerliyor, kanatlarını suyun üzerine dokundurup yükseliyor ve gözden kayboluyor. Burası büyülü bir yer. Kıyılardaki konaklama alanlarından yolcular alarak ilerliyoruz. Amerikan iç savaşı dönemi filmlerine özgü kareler getirin aklınıza, yer de Georgia olur ya genelde-eski bir iskele, sazların arasına gizlenmiş bir tekne, kocaman hasır şapkası ve elinde oltasıyla uyuklayan biri...Bu sahne kaç kere geçti gözümüzün önünden. Bu otellerden birinde konaklamaya karar veriyorum bir dahaki gelişimde. Gerçekten benzersiz bir yer burası...
Kumlar incecik, altın rengi, ama kumsal burada da kirli-ayağıma batan bira kutusu parçasını ve etrafa saçılmış izmaritleri atana ve kaldırmayana söyleniyorum epeyce. İşletme tabii ki yine özel bir şirketteymiş, birileri kendilerini uyarsa iyi olur çünkü yapmaları gereken tek şey plajı temiz tutmak, ama pek işlevsel görünmediler bana. Koruma bölgelerinde dar alanlarda izin veriliyor kumsallara, bu dar alanların denetimi ise bu kadar zor olmamalı.
Deniz çok dalgalı, çocuklar gibi şen dalgalara bırakıyoruz kendimizi. Her şeyin bir bedeli var tabii-takip eden birkaç gün saçlarımdan hala kum çıkıyor. Bir tarafı tatlı, bir tarafı tuzlu su deniyor yazmıştım, ancak duşlar pek öyle demiyor . Dalgalı denizde kuma bulanıyoruz, hem kumlardan hem tuzlu sudan arınmak için duşlara koşturuyoruz ama akan su gölden çekiliyor, ve denizi aratmayacak kadar tuzlu, üstelik doğru düzgün akmıyor bile. Radar Tepesi-Delikada arasındaki kumsalda, med-cezir ile tatlı-tuzlu su yer değiştiriyormuş. Yine aynı sebeple Dalyanağzı'nda kumlar yer değiştirdiğinden, sahil şeridinin uzunluğu da değişiyormuş.
Öğleden sonra dönüş yolundayım. Bir sonraki tatilin rotasını çiziyorum kafamdan, bir sonraki tatilin bir yıl uzakta olduğunu düşünmemeye çalışarak...
not: ilk ve sonuncu resim bana ait değil-üzerlerine tıklayarak geldikleri siteye yönlenebilirsiniz.
aslında yazıyla alakalı değil, blogla ilgili bir yorum yazmak istemiştim:) bunca senedir bir blogu böyle başarılı bir şekilde sürdürmek inanılmaz bir şey olmalı. çok ama çok tebrik ediyorum:)
YanıtlaSilçok geç bir yanıt oldu, ama teşekkür ederim =)
Silbaşarılı mı bilmem ama ben yazarken eğleniyorum, o kesin.