Mançhester...Ben Geldim :)
Geldikten sonra düzenli olarak yeni hayatımı bloglarım diye söz vermiştim biliyorum ama bir türlü vakit bulamadım, pek de canım istemedi açıkçası :)
“Yeni” hayatın en güzel yanı her şeyin yeni oluşu, her şey hep yeni, sakin ve güzel kalsa keşke... Alışmak insanı bağlı/bağımlı yapıyor, kısıtlıyor, atıllaştırıyor. Sürekli bir yük taşır gibi... Alışmak kanıksamak değil de bulunduğu yerde rahat hissetmek, ya da en azından rahatsız hissetmemekse, buraya alıştım.
Ama alışma süreci geçirmedim, tuhaftır, sanki hep buradaymışım gibi. Kaldığım evdekilerin etkisi büyük tabii, sürekli bir aktivite, sürekli yeni insanlar ve her akşam harika kekler :)) Evin hemen arkasında bir göl var, hafta sonları bisikletle oraya gidiyorum. İnanılmaz huzurlu, huzura çok ihtiyacım varmış, yenilenmiş gibi hissediyorum. "Alıştığım" yerde kendimi "az" ve hatta "hiç" hissetmeye başlamıştım, tebdil-i mekanda gerçekten ferahlık varmış.
Kampüste international society’e üye oldum, tüm öğrenciler arasından 32 kişi seçtiler, 8’li gruplar halinde “get to know each other” çalışmaları yapıyoruz (evet 32’den biri benim). Yine aynı ekiple latince öğrenmeye başlıyoruz. Akademik departmanları “cluster” diye adlandırdıkları gruplarda toplamışlar, her cluster 4 departman içeriyor, bizim cluster 55 kişi. Departmanda ise 4 kişiyiz sadece, ben, bir Koreli, bir İngiliz (burada gerçekten çok nadir bulunuyorlar) ve bir Kanadalı. Sınıf arkadaşlarım fena “çocuklar” değiller, ama çocuklar tabii. Onları gördükçe kendi 22 yaşımı düşünüyorum, şimdi olsa yine aynı şeyleri yapar mıyım diye. Sanırım ikinci kez düşünürüm bu sefer.
Şimdilik bu kadar, yazacak bir şeyler biriktirmeliyim. Until then, iyi olun...
Cerencim İyi Şanslar! sevgiler..
YanıtlaSilCerencim bende senin yasindaki gunlerimi hatirladim. Oradaki her dakikanin, her yeniligin tadini cikar. Her gunun yenilerle dolu olsun. Sevgiler
YanıtlaSil