Herkesin ölmeye hakkı vardır, fakat bu bir zorunluluk değildir


"Herkesin ölmeye hakkı vardır, fakat bu bir zorunluluk değildir" Uzupis Anayasası, 4. madde

Ölümlülüğümüzü düşündünüz mü? Çok mu? Ne kadar çok? Hiç mi yoksa? Neden? Korkuyor musunuz?

Pek çok dilde canlı hayatımızın sonluluğu ve sonu ile ilgili terimler ve atasözleri gırla. Pek çok dinde hayatın, bedeniniz bu gezenin yüzeyinde yürümeyi bırakması sonrasında devam edip etmediğine dair de epeyce ahkam var. Akademik olarak da makalelerce tartışmışlar, ahlak, ölümlülük ve en sevdiğim kavram, "anlam" üzerinden. Sizin perspektifiniz nedir?

Ölümlü dünya. İyi yaşadığımız gün kardır değil mi ya? Yoksa Epikürcülüğümüz nasıl belli olacak? İyi yaşamak, keyifli yaşamak değdimiz şeyin mütemmim cüzü benim için [(iyi yemek, müzik, kurgu) + deniz + uyku + sevdiğim 3-5 kişi + bolca ışık]. İyi yemek, müzik, kurgu kısmında bu yazıda enfes bir tarif var. Kolay, ama basit değil. Epey rafine, üzerine çalışılmış, anısı da bol bir tarif. Beyaz yaka günlerimize, bulduğumuz her viski tadımı, bağbozumu, butik şu bu etkinliğine gidip öğlen tatillerinde de Ege'ye yerleşme hayali kurmanın zorunlu olduğu yaşlarımıza ait. Unutmuştum, Emre hatırlattı.

Zeytinyağı tadımlı, şarap ukalalığı yapılmış, ay çok gurme ve tadımlık (sofradan aç kalktığımız) Michelin öğünlü bir hafta düşünün. Tam bir İstanbul yapmacıklığı, plaza plastikliği içinde. O haftanın sonunda çok bilgeleşmiş suratlarımızda gülücüklerle sabahın köründe kalkıp balık pazarı ve hale gittik. Çünkü organik, lokal ve taze tüketeceğiz. Şimdiki "köşedeki balıkçıdan alalım, küçük esnafı destekleyelim" tatlılığı ve mahallecilik ekolü henüz bu kadar baskın değil. Bu lafazanlığı da size tazelik, lezzet, fiyat ve esnaf dürüstlüğü nerede hitap ediyorsa oradan alış veriş yapınız diyebilmek için yaptım.

Neyse, alışveriş sonrası elimizde tazecik dil balıkları, bol yapraklı kerevizler (o zaman İstanbulluların damağı henüz kereviz yaprağına alışmamıştı, ayrı satılmıyordu), küçücük taze patatesler, pırasa ile eve döndük. Bingo, malzemeler bunlar + evde olanlar. Hala fark etmediyseniz, bende tarifler göz kararı, el alışkanlğı ve damak tadı. O yüzden o tarifler basit değil de kolay ;) zaman içinde oturuyor.

Gelelim tarifin neden basit olmadığına - bu tarifin geliştirimesinde o havalı aktivitelerden ve hal maceralarından önce de epey fikir mesaisi yapılmış, nice balıklar bu uğurda komşuya verilmişti. Mevcut hale gelmesi kolay olmadı. Tarif Emre'den, ben eksik hatırlıyormuşum.

Malzelemer:

- kişi sayısı kadar dil balığı (bunu sevmiyorsanız, dokusu dil/kalkan/lagos gibi olan balıklar tercih edebilirsiniz. çok deniz karakterli/kokulu balıklara bu sos pek gitmiyor)

- kişi sayısına göre ayarlayın, 4-5 kişi için 20 kadar minik patates / 5 adet orta boy patatesi de kabuğuyla dilimleyebilirsiniz

- 4 incecik dal pırasa

- bolca kereviz yaprağı

- 5-6 diş sarmısak

- biraz sarmısak tozu

- taze çekilmiş karabiber + toz karabiber + tuz

- balığa göre göz kararı mısır unu

- kızartmak, patateslere ve sosa eklemek için zeytinyağı

- sos için tereyağı

- 1 limon

- biraz soya sosu, tuza dikkat

- hardal

- isteğe göre bir-iki avuç küplenmiş domates kurusu (ben balığımda domates istemiyorum, teşekkürler. hatırlamadığım kısım bu, hatırlamak istememişsem demek :))

Yapılışı:

yemek yaparken servisi geciktirmemek ve her şeyi ideal sıcaklığında yemek için sıralama önemli. ben en zoru en önce başlatıp, o olurken arada diğerlerini yapıyorum. mutfakta iki kişiyseniz işler daha kolay tabii

- balıklarınız temizlenmiş ve ayıklanmış ve fileto elbette. filetolarınızı toz karabiber + tuz  + mısırunu karışımına iyice buluyorsunuz ve zeytinyağında kızartıyorsunuz. kızartmaya başlamadan önce, sosu ateşe koyunuz ki eşzamanlı çıkartabilesiniz

- tereyağı ve az zeytinyağı ilaveli yağınızı kızdırırken, incecik kıyılmış sarmısakları içinde çeviriyoruz. ateşi harlayıp kereviz yaprakları, taze çekilmiş karabiber, azıcık tuz ve bir limonun suyunu da ekliyoruz ve altını iyice kısıyoruz. arada karıştırmak lazım ki dibini tutmasın ama çıtırdasın

- incecik dilimlenmiş pırasaları, sarmısak tozunu, karabiberi ve soya sosunu zeytinyağıyla iyive karıştırıyoruz, iyice fırçalanıp yıkanmış, önceden haşlanmış ve hafifce ezilmiş (üzerine spatula ya da tahta kaşıkla bastırın) patateslerin üzerine bu sosu gezdirip 250 derecedeki sıcak fırına sürüyoruz

- bu aşamada ısıttığınız yağda balıkları kızartmaya başlayınız

Yaparken yancı:

Her tür yemeği yaparken benim tercihim bir kadeh kırmızı, bunun dışına çıkmayacağım

Yerken yancı:

Balık beyaz şarapla yenirciler ve özgürlükçüler arasında tercihinizi yapın, moda insanın kendine yapışanı giymesi değil miydi sonuçta, bir de sofraya sınırlar koymaya ne gerek var

Ses:

Bu tarifi ilk yaptığımız yıllardaki zevkimizle şimdi arasında sadece yelpazenin genişlemesi gibi bir fark var. Eskiden olsa neyi tercih edeceğimin br önemi yok, şu ara dark country güzelliğine sardım. Naçizane, bir de Gaslight Sessions sanatçılarını dinleyin derim. Yemekte de, en sevdiğim 2 numaralı ev içi aktivitesi olan yemek üzeri masa etrafı sohbetinde de güzel gidiyor

Yıldız günlüğü:

Bu yazının taslağını dün gece oluşturmuştum. 25 Eylül itibariyle gezegenimizde, ülkemizde ya da şehrimizde sıradışı bir şey olmadı. Neyse ki. Çünkü olsa mutlaka kötü bir şey olacaktı. Artık iyi şeyler pek olmuyor. Bu hafta "ekselansları" Federer emekli oldu, Nadal da yakında emekli olur. A Milli Futbol Takımı, Faroe Adaları ile oynadı - bu adadan bir futbol takımı çıkacağını aklıma getirmezdim, vizyonsuzluğuma verin. Basketbol Şampiyonlar Ligi'nde TOFAŞ, Almanya'nın Niners Chemnitz takımıyla eşleşti. Voleybolda Kadınlar Balkan Kupası'nda PTT'nin rakibi Banjaluka Volley. Hava sıcaklıkları mevsim normallerinde dalgalanıyor. Bir haftaya soğur, ömrümüzü tüketen bir kış daha gelir. Barajlar %50 dolui kışı çıkaracak suyumuz var sanırım. Rusya doğalgazı keser mi, bu kış Avrupa kıtası ve pek çok başka ülke evlerinde soğuktan titrer mi, endişe var. Ekmek 5 tl, süt ise 17. Brent petrolün varil fiyatı 85.54 dolardan işlem görüyor. Dolar Euro'yu geçti, 18.45 tl.

Over.

Yorumlar