İyonyalılar, sinkonta ve öğle keyifleri

Aydın'a hiç yolunuz düştü mü? İzmir ve Muğla arasında kalan, evet Kuşadası Didim'in olduğu Aydın :)

İl nüfusu 1 milyonu biraz aşıyor. Bir Büyükşehir olan Aydın'ın bir üniversitesi, yedi adet organize sanayi bölgesi var. Türkiye'nin en büyük incir üreticisi, ekonomisi de tarıma ve tarıma dayalı sanayiden beslemiyor, nüfusun %71'i bu kollarda çalışıyor. Turizm de ikincil geçim kaynağı. Bir ilin tek sektöre/alana bel bağlamaması güzel, kriz dönemlerinde bir sektör batarken diğerleri bir süre ili ayakta tutabiliyor. Tabii turizm her zaman faydalı ve keyifli değil. Bu konuyu uzunca konuşuruz bir ara. Ama Kuşadası ve Didim'i çocukluğunuzda ve yakın zamanda gördüyseniz, turizmin ne denli yıkıcı bir etkisi olduğunu bu karşılaştırmadan anlarsınız. 80'lerin kıyı talanı ve turizm yağmasından nasibini almış bir il kısacası Aydın'ın bu iki ilçesi.

Tek ünlü ilçesi elbette Kuşadası ve Didim değil. Deniz güneş Pamukkale dışında Aydın'da mutlaka görmeniz gereken 17 antik kent arasında doğa felsefesinin öncüsü, İyonya kenti Miletos, Priene, Didyma ve UNESCO kültür mirası listesinde yer alan Aphrodisias antik kentleri var. Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros'u lise felsefe derslerinden hatırlamayan var mı :)

Doğa gezginlerindenseniz, Dilek Yarımadası-Büyük Menderes, Davutlar ve Güzelçamlı Mili Parkları'nı görmelisiniz. IUCN sınıflamasına göre tehlike altındakiler de dahil pek çok endemik bitki türünü gözlemleyebilirsiniz. Gülden'ciğim gibi kuşçulardansanız, Büyük Menderes Deltası'nı mesken tutan 256 türden bakalım kaçını görebileceksiniz.

Gelelim neden Aydın'dan bahsettiğime. Merkez ilçe Efeler'in köftesini de mutlaka diğer illerde Ortaklar'dan tatmışsınızdır. Dışarıda değil de bir Aydınlı'nın evinde yiyebileceğiniz bir tarif paylaşacağım. Okuyanlardan tarif istediğimde ilk gelenlerden biri, Nazillili bir canımın içindendi. Babaannesinin nefis yemeklerini çocukluğumuz boyunca az yemedik. "Hangisini istersin?" dedi. Aa, hepsini elbette :) tadları damağımda.

Aslında ot kavurması tarifini yazmak isterdim, ama Ege bölgesi dışında o otları bulmamız çok zor. Börülce tarifini vermek istedim, zeytinyağlı taze börülce i-na-nıl-maz güzel bir yemek bence. Ama ağır basan, sinkonta. Bunu İzmir ve Muğla'da da yapıyorlar, ama Nuran tayze gibi yapamazlar. Etli bir versiyonu da varmış, ama ben sizinle zeytinyaplısını paylaşacağım elbette. Çünkü neden, çünkü bütün evin kokmadığı, ısıtmak zorunda kalmadığım (ısınmış yemek sevmem), limonu basıp yiyebildiğim bir yemek. Geç ve keyifli bir öğlen yemeği için birebir.

Malzemeler (iki kişilik):
3 dilim Adapazarı kabağı (sulanmayan kabak)
2 adet kuru soğan (kırmızı soğan da olur)
5-6 diş sarmısak
1 küçük yemek kaşığı ev salçası
1 çay bardağından biraz eksik zeytinyağı
Biraz şeker, isterseniz tuz

Yapılışı:
Soğanları yarım ay doğrayıp, kızdırdığımız zeytinyağının içine atıyoruz. O cızırdarken salçayı sulandırıp, kabakları küplüyoruz. Salçayı coslatıp, tıkırdamaya başladığında şekerini-tuzunu ilave ediyoruz. Kabakları da içine boca edip, hepsini şööyle bir karıştırıyoruz, 1 su bardağı suyu ilave edip, kapağını kapatıyoruz. Ben olsam düdüklüye koyarım. Düdüklü yoksa normal tencere de olur. Yemekleri çok sulu sevmiyorum, o yüzden düdüklü benim için daha cazip. Ama düdüklü kullanmayı sevmiyorsanız, normal tencerede gidip-gelip bakarsınızi, suyu azaldıkça dibi tutmasın diye azar azar ılık su ilave dersiniz. Çatal batırıp bakarsınız, haşlanmış patates kıvamındaysa, olmuştur. Tencere yemekleri için süre yazmıyorum, çünkü tutmuyor :)

Yancı:
Bu yemeğin en iyi yancısı hafif ekşi bir süzme yoğurt, taze çekilmiş karabiber. Of!

Ses:
Ortaya karışık soul

Günün kelimesi, boduç. Sürahinin Nuran teyze versiyonu.

Yıldız günlüğü:
Elbette takvim değişince hayatlar değişmedi, öyle değil mi ahali :) itiraf edeyim hafta sonu hiç haber okumadım, dinlemedim, gündem paylaşan hiçbir araca maruz kalmadım. Nasıl pırıl pırılım bilemezsiniz. İş gereği takip etmek zorunda olduğum konular var, bir hafta daha erteleyebilirsem benden iyisi yok. Ocak'ı ortaladık, yağışsızlık ve sıcak hava her ne kadar hoşuma gitse de küresel ısınmayı canlı yayında yaşıyor olmak da bir yandan insanı huzursuz ediyor. Üzerimize düşeni yapıp iyi haber beklemeye devam, değişimi özel sektör ve devletler getirecek nasılsa, benim endişelerim değil. Güzel haftalar.


Yorumlar