Başlangıçta su vardı...

...sonra çay geldi. "Bunu bulan huzur içinde uyusun" dediğim şeylerden biri, malumları olduğu üzere, çay.


Benim DOST yayınları çevirisini okuduğum Çayın Kültür Tarihi kitabında Stephan Reimertz, "İlk çay içildiğinde" der, "ortada ne Musa vardı ne de diğer peygamberler", Çinliler çayı İsa'dan 28 yüzyıl önce keşfetmiş.


Eh, aşağı yukarı beş bin yıl olmuş çay bardaklara düşeli. O beş bin yılda pek çok isme bürünmüş. Hemen tümü ya fonetik olarak birbirine çok yakın, ya da kendi dilinizde de isteseniz anlaşılacak kadar aşina. Bu isimlerin tümü de Çin'in değişik bölgelerinde kullanılan te ya da Chá kelimelerinden gelmekte. Almanca tee, Fransızca théArnavutça çaj, Hintçe cāyaBelarusça ve Çekçe čaj, Bulgarca ve Rusça chaĭ, Danca teArapça shāyErmenice t’yey,  Gürcüce ch’ai, İspanyolca , İtalyancası da aman aksan yönüne dikkat, Yunanca tsáiJaponca cha... Bildiğimiz çay işte =)



Who's your daddy? 


Çayı, İmparator Sheng Nung'un çay yapraklarını kazara suya düşürmesine dayandıranlar var, çay bitkisinin ise daha da mucizevi kökenleri var. Bodidharma adlı Budist bir rahibin uykuya yenilen gözlerine öfkesinden kesip attığı göz kapaklarından filizlenen bir bitki çay. Çay uykulu bir bitki. Ondan bu verdiği huzur, dinginlik, keyif, alışkanlık.


Tüm gıda maddeleri için beş yılda bir sıfırlanan bilimsel bulgular bir faydalı, bir zararlı bulsa da, çayın içindeki tein ve antioksidanların faydalı, sınırlı miktardaki kafeinin ise kesinlikle çok masum olduğu söylenebilir. 


Çin'den Japonya'ya giden çay, rizeandon.com'a göre bugün aralarında Çin, Hindistan, Sri Lanka, Kenya ve Türkiye'nin de bulunduğu 43 derece kuzey - 27 derece güney enlemleri arasındaki 40'a yakın ülkede yetiştiriliyor. Geldiği yerlerde de, gittiği yerlerde de yerel kültürde yer edinebilmiş çay. Çin ve Japonya'da çay içmek bir ritüel, ancak Türk, Fransız, İngiliz, hatta Rus gündelik hayatında da ince bir keyif ya da bir alışkanlık olarak kendini gösteriyor.





Buralar hep çaylıktı...


Bizim evde çayın nasıl içildiğinden evvel, çay bitkisi bu topraklara nereden gelmiş ona bakalım. 


Osmanlı arşivi uzmanı Muhammet Safi bey, "1889 yılında Japonya’ya gönderilen ve dönüş yolunda batan Ertuğrul Firkateyni’nden öncesine rastlayan bir dönemde Japonya’dan getirtilen çay tohumları ile Bursa’da ilk çay denemesi yapılmıştır" demiş.Bu çay tohumları 1894'de istenmiş, 1894 senesi bütçesine “Yararlı Bitkiler Üretilmesi ve Ziraatının Yaygınlaştırılması Ödeneği” ayrılması talep edilmiş, istenen ferman devletlu tarafından verilmiş. biriz.biz, Osmanlı'da çay yetiştiriciliği macerasının devamını burada anlatmış.

1930'larda geçirdiği sarsıntının ardından çay üretimi 1947 yılında fabrikalarda üretilmeye başlanmış, ilk kez 1963 yılında ihraç edilmiş. Afyon'a bağlı bir Çay belediyesi var, ama konumuzla alakası yok. Yetiştirilmesi ilk önce Bursa'da denenmiş olsa da, sanırım en başından beri Türkiye'de çay, iklim ve toprak özellikleri nedeni ile Orta Karadeniz'den başlayıp Gürcistan sınırına kadar yetiştirilebiliyor. 


Sıcak içiniz


Çay, bir kere bunda anlaşalım, sıcak içilir. Tamam, kaynar çay içemiyor, uzunca bir süre soğumasını bekliyor olabilirim. Ama soğuk çay (buzlu çay), özellikle de teneke kutulu buzlu çay, çaya hakarettir.


Çin ve Japonya'da bir ritüel olduğu hepimizce malum, internet de bu konuda deniz derya zaten, gidin bakın. Çırpma çay, demleme çay, salma çay (infusion) falan. Amerikalılar çaydan anlamaz, İngilizler sütle içip canına okur, bence en güzelini Hindular yapar. Ruslar, Erzurum ve civarı gibi, şekeri ağızlarında bekleterek içermiş. Çay bitince üzerine tabak kapatılırmış. Bizim evde, porselen demliğe istenen miktar siyah çay, ilave olarak da "bi' çimdik" yaseminli yeşil çay koyulur, kaynar su eklenir. Yine bizim evde çay, "koyulur". Bir arkadaşın evinde "yapılır", Nevşehir ve civarında "katılır", daha doğuda bir yerlerde "döküldüğünü" de duymuştum - fiillerin doğru kullanımı için cümledeki fiilin yerine yerleştiriniz: "Çay koyayım mı?"


Wikihow, çay yapımı için bunu uygun görmüş. Teavana ise böyle buyurmuş.


1940'lar savaş zamanı İngiltere'sinde çay ise çok acaip, çok. Bunu bir yıl kadar önce Facebook'da paylaşmıştım, hatırlayanlarınız olacaktır. İlk kez izleyecek olanlar içinse, paha biçilmez ipuçları veriyorum, kıymetimi bilin =)




Alet-edevat

İçtiğimiz çay, genellikle kalitesine göre siyah çay türevleri - filiz, yaprak, ya da çok düşük kaliteli elek altı denen çaylar gibi. Yeşil çayın Türkiye'de üretimi büyük miktarlarda değil, yetiştirilmesi mümkün olan ancak Türkiye'de tanınmayan pek çok türü ise raflarda yabancı markalarla boy gösteriyor. Tozlar, yapraklar, karışımlar. Benim bu aralar favorim, teaposy'nin çayları. Üç yıl kadar önce Kaan Çin'den getirmişti ilk, sonra İngiltere'den gelmeye başladı, bu aralar her yerde. Aktarlarda, sadece çay-kahve malzemesi satan butiklerde falan bulmak mümkün. Tam öğleden sonra keyfi =)

Çay - kahve üzerine butikler de çoğaldı. Pek çok siyah, beyaz, kırmızı ve yeşil çay çeşidinin yanında aromalı bitki çayı karışımları da bulmak mümkün - en azından istanbul'da. Çay keyfiniz ve göz zevkiniz için düşünülmüş ve tasarlanmış çok sayıda aksesuar da var. Bir de fincan ve demlik koleksiyonerliği var ki, bambaşka bir heves.


Çaya özel pek çok blog da var, bunlardan biri Teamasters, boş zamanınızda incelemenizi öneririm. ilginç İngilizlerin ise bir çay konseyi bile var, buradan buyrun.

Yine Reimertz'le kapatmak istiyorum:

"Tüm yaratıkların en tehlikelisi insan, ancak kısa aralıklarla yinelenen törenlerin yardımıyla dünyadaki vadesini atlatabilir. Bunlar mevsimler, festivaller ya da günlük çay saatleri olabilir"

İyi geceler.

Yorumlar