Büyüklere masallar


Hakkında ne yazacağımı bilemediğim-aslında bildiğim ama toparlayamadığım- James Christensen hakkında konuşmak istiyorum. Ama blogger henüz o denli gelişkin bir altyapı kullanmadığından, yazarak idare edeceğim.

Uzun süredir hayranım kendisine-bu yakınlarda annemi de yeteneğine ve detaylı çalışmasındaki delilik boyutundaki titizliğe hayran bırakmayı başardım.

















              


Photo Sharing and Video Hosting at PhotobucketWorld Science Fiction Convention ve Science Fiction and Fantasy Artists Chesley ödülleri, üç adet kitabı, heykelleri, resimleri, baskıları, gizli geçitlerle dolu evi ve Utah'da yaşadığı çevrede tepki toplayan hayal gücü. Christensen'i kısacık böyle özetleyebilirim size. Mormon okullarında eitim görmüş - eserlerinin bir kısmında dini etki görülüyor zaten. Ama temel motif değil.
En sevdiğim özelliği, resimlerinin sürprizli oluşu. Bir kere, hepsinde "aa!" dedirten bir şey gizli-Alis Harikalar Diyarında'daki ikizler, Boticelli kadını suratlı melekler, baykuşlar, küçük altın arabalar... O kadar çok detay, o kadar çok imge var ki... ve balıklar. Hemen her resimde görülüyor. Siz hiç tasmalı balık gördünüz mü? Hani Uzun İhsan Efendi hayal ettikçe gerçek oluyordu her şey, Christensen de hayal ediyor ve oluyor işte. Tasmalı balıklar, periler, huysuz ihtiyarlar, Shakespeare karakterleri, gemiler, anahtarlar, çuval dolusu hayaller aynı resme giriveriyor. Gisilerin kumaşlarının türü belli, duvar kağıdındaki kabartmalara dokunulabilir, hatta iyi bir çocuk olursanız anahtarların şıkırtısını bile duyabilirsiniz. Dakikalarca bir resme dalıp gidebilirsiniz, aklınızda masallar.






Başka bir dünyaya ve gerçekliğe ait Christensen. Kafasının içinde her nerede yaşıyorsa, oarada olmak isterdim. Ya da neyle besleniyorsa bana da ondan verin =)

Etrafıma bakıyorum (dağınık masama değil) ve İstanbul'un varoşlarına bakan ofis penceremden görünen dünyanın anlatıklarını düşünüyorum bir yandan. Penceremin hemen önünde yeni yıkanmış çamaşırlar bu havada balkonda, yüz metre ötede ders zilleri sırayla ve farklı melodilerle çalan iki okul ve her nasılsa ikişer dakika farklı ezan okunan üç cami, az ötede heybetli bir kilise harabesi, gökdelen silüetleri, kim bilir ne hayatlar barındıran gelişigüzel çatı yığınları, ve ufka yakın gri bulutlar. Bu yakada hayat daha karanlık gibi.

Bazen karamsarlığa kapıldığınız oluyordur, hayatın akışı, dünyanın gidişi, bitenler, başlayanlar, başlamayanlar, işte bu ahval ve şerait sizi de benim gibi derin düşünmeye zorluyordur. Düşünmeyin =) düşünmenin çözüm olmadığını fark edeli epey oluyor. Hayal edin. Bee Gees sizin ve benim için söylesin "This world has lost its glory, let's start a brand new story" ... hafta sonunuz güzel geçsin.

 

Yorumlar