5) Türkiye'de Mobbing

Türkiye'de Mobbing

“Türkiye'de, iş yerinde zorbalık ve yıldırma amaçlı duygusal taciz konusunun (Mobbing) yaygın olduğu, bu olgunun da tıpkı cinsel taciz gibi konuşulması, kurumların ve devletin insanlara sahip çıkması gerektiği bildiriliyor (http://sites.google.com/site/mobbingturkiye/). Uzmanların belirttiğine göre, Türkiye'de çalışanların yaklaşık yüzde 35'i, iş hayatında bireysel veya çete halindeki zorbalığa maruz kalıyor. Yıldırma amaçlı duygusal taciz mağduru kişi, başka bir yere gitme imkanı yoksa, o iş yerinden hasta olup, duygusal dengesi tamamen bozulmuş olarak ayrılıyor. 'Günah keçisi' olarak seçilenlerin ortak özelliği ise, "İçe dönük, iş odaklı, işini çok önemseyen, yüksek değer sahibi kişiler olmaları" (ibid).

Arpacıoğlu, zorbalığın ve yıldırma politikalarının bir sorun olarak henüz bilinmediğine dikkat çekerek, "İş ortamında kelime anlamıyla zorbalık var, ama Türkiye'de mobbingin, dilimizdeki şekliyle 'İş yerinde Sistematik Zorbalık'ın tanımı yapılmamış henüz. Avrupa Birliği ve ABD ortalaması olarak baktığımızda, çalışanların yüzde 16'sının zorbalığa maruz kaldığını görüyoruz. Bu oranın Türkiye'de en az yüzde 30-35 olduğunu düşünüyorum. Çünkü zorbalık, Türkiye'de bir çalışma biçimi olarak benimsenmiş durumda" diye yakınıyor (ibid).

'Mobbing'de çok fazla çıkış yolu olmadığını kaydeden Arpacıoğlu, "Amaç, o kişiyi yıldırmak ve oradan 'defolup gitmesini' sağlamaktır. Genelde, 'Ben bu kişiye istediğimi yaparım, çünkü o benim altımda çalışıyor' anlayışı hakimdir. Zorbalığa uğrayan kişi farkında olmadan çok büyük zarar görür. Örneğin, İsveç'te zorbalığa uğrayan kişilerin yüzde 3'ü intihar ediyor ya da travma sonrası stres bozukluğuna uğruyor ve bir daha hiçbir yerde çalışamaz hale geliyorlar" diyor (ibid).

Beyaz Yakalılarda Entrika

Endüstri Mühendisi Arpacıoğlu, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde ve kalabalık fabrika ortamlarında zorbalığın farkında bile olmadan yapıldığını ifade ederek, "Beyaz yakalılarda entrikalarla ve komplolarla yapılıyor. Hükümet eliyle kamuya getirilen insanların yaptığı zorbalıklara, zaten hiç sesinizi çıkaramıyorsunuz. Tıp ve eğitim dünyasının hiyerarşisi içinde nice değerli insan harcanıyor. Özellikle, başka bir yere gitme imkanınız yoksa, o iş yerinden hasta olup, duygusal dengeniz tamamen bozulmuş olarak ayrılıyorsunuz" diye konuşuyor.

Özgüvene doğrudan yapılan pervasızca saldırılar sonucunda kişilerin içe dönük olarak hesaplaşmaya başladığını belirten Arpacıoğlu, "Bu hesaplaşmalar çok derin ve üzücü olur. Kişi, 'Acaba neden başaramıyorum, karakterim mi bozuk, bilgim ve deneyimim mi yetersiz, hakikaten aptal olabilir miyim?' diye düşünür. Kendine olan güveni sarsıldığında, dikkatini daha çok başarılı olmaya, kendini ispat edebilmek için daha çok çalışmaya verir. Bu davranışı, saldırganların ekmeğine yağ sürer. Her işi ona verirler, iş tanımında olmayan işlerle masasını doldururlar, imkansız sürelerde bitirmesini emredip, yapamadığı zaman haşlarlar, dalga geçerler. Kurban kendi yapması gereken işleri de yetiştiremeyince, bu sefer performans değerlendirmede puanları düşer, bu da özgüvenini iyice yitirmesine neden olan yeni bir kısır döngü doğurur. Örgüt buna göz yumduğu, kimi zaman kışkırttığı için, kurban kendini büyük baskı altında çaresiz görür" diyor.

Endüstri Mühendisi ve Eğitimci Danışman Gülcan Arpacıoğlu, 'günah keçisi' olarak seçilen zorbalık mağdurlarının ortak özelliklerini ise şöyle açıklıyor:

"Günah keçisi diye seçilen kişi, o şirkette kendini ispatlamış ya da ispatlamaya başlamış çok iyi niyetli, ilkelerine son derece saygılı, çok sadık, çok dürüst, kendine çok saygı duyan ve şirkete hizmet etmeyi düşünen bir kişidir ve saf bir insandır. Bu kişiler sabahları, 'İşe gidip akşama kadar bütün emeğimi vereyim' diye düşünen insanlardır. İçe dönük, iş odaklı, işini çok önemseyen, yüksek değerleri olan kişilerdir çoğunluğu".

Çete Halinde Saldırı

Bireysel zorbalıkta kurbanların, kendilerinden daha az eğitimi olan, onun gibi dil bilmeyen veya yeni yöntemleri öğrenmeden, eski yöntemlerle çalışmaya devam eden bir üst pozisyondaki yöneticiler tarafından tehdit olarak algılanabildiğine dikkat çeken Arpacıoğlu, "Mevkii tehlikeye giren, ya da saygınlığının sarsılacağından korkan yönetici, ondan en yüksek verimi almak yerine, bertaraf etmeyi seçer. Çeteleşme durumunda ise, işe yeni giren üstün özellikli kişiyi veya kendi aralarında çalışkanlığıyla yükselen, yeni eğitimler alarak bir üst niteliğe sahip olan ya da ayrı bir zam/unvan alan kişiyi çekemiyorlar, onun gerisinde kaldıkları için veya bu kişinin çıta yükseltmesinden hoşlanmadıkları için dışlıyorlar. Aralarından birinin yönetici olması bekleniyorsa, onun olmasını istemiyorlar. Çete halinde o kişiye saldırıyorlar" diye konuşuyor.

Arpacıoğlu, çete halinde yapılan zorbalıkta, öncelikle bu kişinin dışlandığını, hakkında dedikodular üretildiğini, bu kişiyle konuşulmadığını, konuşulduğu zaman ise son derece aşağılayıcı şeyler söylendiğini ya da bu kişinin eşyalarının kurcalandığını vurgulayarak, "Sürekli haksız suçlamalar yapılır, küçük düşürülür, kişi ortamda zavallı durumuna getirilir, kişiye hazmedilemeyecek ve cevap verilemeyecek laflar söylenir, herkesin karşısında rezil edilir ve kişi bunun nedenini anlayamaz. Duygu ve düşünce olarak da, telefonla ya da benzer yollardan taciz edilir, kişiye duygusal olarak eziyet çektirilir" diyor.

Zorbalığın genelde üst yönetici tarafından yapıldığını anlatan Endüstri Mühendisi Arpacıoğlu, "Kadın ve erkeklerde zorbalık aynı oranda yapılmaktadır. Fakat erkek yöneticiler sayıca çok fazla olduğu için, zorbalık yapan çoğunluğun 35-45 yaşlar arasındaki eğitimli erkekler olduğunu görüyoruz. Ama kadınlar da yönetici olduklarında sıkı birer zorba oluyorlar, onu da ayrıca belirtmek gerek" diye konuşuyor.

Arpacıoğlu, genellikle zorbalık yapan kişilerin yüzde 81'inin mağdurun üstü, yüzde 14'inin eşiti veya çalışma arkadaşı, yüzde 5'inin astı olduğunu belirtirken, kurbanların ise yüzde 77'sinin kadın olduğunu bildiriyor.

Araştırmaların, erkeklerin yüzde 69 oranında kadınlara, kadınların ise yüzde 84 oranında kadınlara zorbalık yaptığını ortaya koyduğunu kaydeden Arpacıoğlu, "Yani kadının dişi erkeğe değil, kadına geçiyor, erkekle uğraşamıyorlar. Oysa erkeğin dişi kadına hep geçiyor zaten. Dolayısıyla bunlar çok önemli istatistikler" diyor.

Zorbalığın Sebepleri

Endüstri Mühendisi ve Eğitimci Danışman Gülcan Arpacıoğlu'nun verdiği bilgiye göre, zorbalığın yüzde 58'i, kurban boyun eğmeyi reddettiği ve kontrole direnç gösterdiği için, yüzde 56'sı kurbanın zorbalık yapan kişiden iş konusunda daha üstün olmasından kaynaklanan çekememezlik sebebiyle, yüzde 49'u kurbanın sosyal yetenekleri, olumlu tavırları ve iş yerindekilerce sevilmesi sebebiyle, yüzde 46'sı kurbanın kurum içinde yanlış giden olguları otoritelere bildirmesinin ispiyonculuk gibi algılanması ve yüzde 42'si de zorbanın acımasız kişiliğinden kaynaklanıyor.

Bir-iki kere yapılan şeyin zorbalık olmadığını belirten Arpacıoğlu, "Davranışların zorbalık sayılması için sistemli, uzun süreli, - en az 6 ay-, sık sık ve hatta örgütlenerek, çeteleşerek yapılması gerekir" diye konuşuyor. Arpacıoğlu, kurumsal yapı olarak kamu, bankacılık, eğitim, sağlık sektörü ve aile şirketlerinin zorbalık yapılmasına daha müsait ortamlar olduğunu ifade ederek, "Buna ek olarak, orta kademe yöneticilerin eğitim seviyesi düşükse ve değişime kapalı kişilerse; zorbalık yapma ihtimalleri artar" diyor.

Arpacıoğlu, zorbalığa uğrayan kişinin, bunu kimseyle paylaşamadığına dikkat çekerek, "Asıl sorun buradan kaynaklanıyor, zorbalık mağduru içe dönüyor, kendinden şüphe ediyor fakat bunu ne eşine, ne yakın bir arkadaşına, ne de iş yerinden birine anlatıyor. Zaten bununla ilgili bir merci oluşturulmuş değil. Örneğin, insan kaynaklarına gidip başvuramıyor, başvursa da sonuç alamıyor. Dolayısıyla yoğun depresyon başlıyor. Depresyonun sonrasında çeşitli ağrılar, yüksek tansiyon vb. yaşanıyor ve bu durum hastalanmalara kadar gidiyor, kişi en sonunda çalışamayacak hale geliyor ve işten ayrılıyor. Ayrıca kişinin psikolojik sorunlar yaşaması da söz konusu. Örneğin kaygı, stres, yoğun endişe, panik atak, alerji ve uyku bozuklukları oluşabiliyor" diye konuşuyor.

Zorbaya Direnilmeli

Öncelikle kişinin, dirençli ve cesur olmayı öğrenmesi gerektiğini kaydeden Arpacıoğlu, "Zorbaya karşı direnmeli, kendi hakkını aramalı, kendine saygı duymalı, değerini bilmeli, öneminin farkına varmalı. Yani kişiler, nazikçe, biraz dişini göstermeli. Beden diliyle, sakin ses tonuyla varlığının gücünü hissetmeli" diyor.

Endüstri Mühendisi Arpacıoğlu, gerekirse kişinin, tıbbi ve psikolojik yardım alması gereğine işaret ederek, "Stres, panik ve çaresizlik için mutlaka yardım almak gerekir. İş arkadaşlarıyla, eşiyle, herkesle bunu paylaşmak gerekir. Paylaşılmadığı zaman bu durum, bedenle ilgili ağır hastalıklara yol açabilir. Eğer kişi her türlü yardımı aldığı halde, dayanamıyorsa en son şey, kişinin iş araması, hatta hemen istifa etmesidir. Çünkü travma sonrası stres bozukluğu, psikolojik bozukluklar, derin hastalıklar ve yüksek tansiyonlar ile yaşamaktansa başka bir yerde şansını denemek daha mantıklı bir yoldur" diye konuşuyor.

Zorbalığa uğrayan kişi dışındaki çalışanlara da birtakım görevler düştüğünü söyleyen Arpacıoğlu, "Eğer yapılan zorbalıkla ilgili bilginiz varsa ve zorbalığa uğrayan kişinin bu kavram hakkında bilgisi olmadığını hissediyorsanız, o kişiyi uyarmalı ve bu konuda bilgilerinizi aktarmalısınız. Burada amaç, farkındalık oluşturmaktır. Bununla birlikte, arkadaşınıza ya da bir başka çalışana yapılan kötü muameleye karşı tepkisiz ve duyarsız kalmamak gerekir. Bu bağlamda, zorbalık kurbanına yardım edilmeli ve kişi desteklenmelidir. Ayrıca, kişi insan kaynaklarına ya da bir üst yönetime başvuruda bulunduğu zaman, kişinin maruz kaldığı zorbalığa şahitlik etmek de yerinde bir davranış olacaktır" diyor.

Zorbalığın Yazılı Tanımı Yapılmalı

Arpacıoğlu, zorbalığın, doğrudan şirketlerin kendi personelinin bilgi yönetiminin, envanterinin kurulmasında temel oluşturulacak iyi kişilerin kaybedilmesine yol açan bir olgu olduğunu vurgulayarak, "İşten ayrılmanın, çıkarmanın, yeni istihdam bulunmasının ve eğitilmesinin masrafları da göz önünde bulundurulursa, zorbalığın ortadan kaldırılması en çok kurum yararınadır. Bu sebeplerden dolayı, öncelikle zorbalık konusunda farkındalık oluşturmak gerekir. Bu farkındalık, Ticaret Odası, iş hukukuyla ilgilenen kurumlar, Çalışma Bakanlığı, yeniden yapılandırma konusunda hizmet veren danışmanlık şirketleri ve insan kaynakları ile ilgili kurumlar yardımıyla oluşturulmalıdır" diye konuşuyor.

Ayrıca, üst düzey yöneticilerin zorbalık kavramını bilmesi ve iş yerinde zorbalık konusunun şirket politikası ile bütünleştirilmesi gerektiğini kaydeden Arpacıoğlu, "Kurumun misyonu ve vizyonu tanımlanırken buna tolerans gösterilmeyeceği bir şekilde ifade edilmelidir ve uyumlu iş yeri kuralları, iş etiği ile pekiştirilmelidir. Kurum kültürü değişmez değildir. Dolayısıyla, zorbalığın yazılı tanımının yapılması gerekir. Çalışanlar hangi sorunla karşılaştıklarında nereye başvurmaları gerektiğini bilmelidirler" diyor.

Endüstri Mühendisi Gülcan Arpacıoğlu, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde insan kaynakları yöneticilerine bu anlamda büyük görevler düştüğünü belirterek, "Çünkü Avrupa Birliği, 'zorbalık-mobbing-bullying' olarak adlandırdığımız olguyu kabul etmiş ve iş kanunları arasına, kurbanları koruyan ve zorbaları cezalandıran yasaları yerleştirmiştir. Kurumlar, en azından çalışanlarını seçerken, eğitim ve tecrübe gibi yetkinliklerin yanı sıra, kişilerde iletişim tarzına ve görgü kurallarına uyup uymadığına dikkat etmelidir. Kurumun etiğinin içinde bu olguya karşı tedbirler yer almalıdır. Devletin kurumları ve kanun koyucular da milyonlarca insanı ve ailelerini etkileyen bu toplumsal yaraya karşı duyarlı davranmaya başlamalı, bir an önce tüm sektörlerde ve kamuda yapılacak araştırmaları desteklemeli ve karşı tedbir almaya kurumları teşvik edecek yasaları, Avrupa standartlarından örnek alarak oluşturmalıdırlar" diye konuşuyor.” (www.mobbingturkiye.net)

Yorumlar