07.04



Resimde gördüğünüz kapı bizim "evin" kapısı. Her katında 4 daire her dairede 5 odanın bulunduğu 14 katlı bir binanın 7. katındaki 4 numaralı daire.

Üzerinden bir hafta geçtiğine göre artık yazabilirim, paniğe mahal yok, geçen hafta kırıldı kendisi. Aslında sanırım hayatımın en uzun günü ve gecesiydi, o yüzden baştan başlayayım...

Sakin bir salı günü, 11 civarında uyandım, saat dört gibi dersten döndüm, yan odada kalan ufaklıkla kütüphaneye gittik. 7 gibi döndük, feysbukumda bir mesaj: 9 gibi sendeyiz. Niye ki? Ben kimseyi çağırmadım... Sınıftan birkaç kişi Tyger Tyger'a gitmeye karar vermiş, "sendeyiz" sen de bizimle geliyorsun anlamında. Sanırım. Karşı dairede bizim sınıftan iki kişi var, hep birlikte saat 9 gibi onların mutfağındayız. gitmekten vazgeçtim, "erken gelirseniz haber verin kahve içelim" dedim. Demez olaydım. Erken ne demek? 11, 12, bilemedin 1.

Dışarı çıkmadım ama yine bizim ufaklıkla ortak salona indik, çalışkaız ya, sabahın 3:30'una kadar ders çalıştık (tahtaya vurun). Odama döndüm, saat 4 oldu, uyumak üzereyim...telefon. "Açız biz. Kahve de isteriz. Gelelim mi?" Gelmeyin tabii, karşı komşuya gidin, beş dakika sonra oradayım. Karşı komşuya gidince, uyuyan bir Mads, sürekli gülen bir Erick, donup kalmış bir Alasdair ve onları ayıltmaya çalışan bir Christopher buldum.

Ceren: Lucas nerde?
Erick: Burada değil mi?
Chris: Bilmiyoruz...
Alasdair: Bulmamız lazım...bulmamız lazım...
Erick: Uyuşturucu satııcısının arabasına bindi. Arabadan attılar. Kavga ettim ben. Gözüm morardı. Lucas'ı da dövdüler. Senin countrymate'inle (bir başka Türk arkadaşı kastediyor) dans ediyorduk biz...Ben dans ediyordum sadece.
Ceren: Ya sabır...Kahve nerede?
Chris: Bulamadık...
Ceren: Kendinizi nasıl bulup da buraya kadar getirdiniz acaba?
Erick: Senin countrymate'inle dans ediyorduk. Kavga ettik sonra, bodyguard bizi attı. Ben bir şey yapmadım. Gerçekten bir şey yapmadım.
Ceren: Sen böyle dediğine göre kesin bir şey var. Ne oldu countrymate'ime? Siz kavga ederken kızlar da orada mıydı? Söylesene?! Gülme yahu!!

Panik halde koridora çıkılır, sabahın o saatinde kızlardan biri aranır: "Kahven var mı?"
A: Ne kahvesi?!?
Ceren: Kahve lazım...Nerdesin?
A: Uyuyorum!!
Ceren. İyi. Partide değilsiniz yani.
A: Ceren ne partisi?!?

Akabinde, partide olduğu anlaşılan diğer arkadaş aranır, eve dönüş yolundadır:

Ceren: Kahven var mı?
B: Var galiba...15 dakikaya evdeyim ben...Getiririm...
Ceren: Peki. İyi misin sen?
B: İyiyim...Niye?
Ceren: Hiç, öyle.

Lucas o esnada arz-ı endam etti, "Beni takip ettiler, 20 pound lazım. Aşağıdalar..."
"İyi misin? Kavga etmişsin. Ne oldu?"
"iyi değilim, değilim, hiç değiliiiimmm" nidalarıyla odasına koştu Lucas, bu noktada iyi komşu ve iyi arkadaş bendeniz de bu tayfaya kahve yapmak üzere daireme döndüm. Ufaklıkla kahveleri yaptık, tam kupaları alıp karşı daireye geçeceğiz...GÜM!

Ne olduğunu anlamadık, koridora çıktık, yerde bizim kapının parçaları, kapı açık, kimse yok...Chris'i aradım hemen, "ne halt ettiniz??" diye, "uslu uslu oturuyoruz" diye açtı telefonu ben daha sormadan. Ne yapsam diye düşünürken Sandesh'i aradım, aşağıya geldi, kırık kapı için bina sorumlusunu çağırdık, o arada da karşı dairedeki enkaz-ı beşer teker teker bizim daireye döküldü.

Erick'in hali muhteşem: Acil durumda kendisini değil de Chris'i aradım diye çok bozuldu, bir de Sandesh'i görünce, susmamak üzere başladı: "Sen benim küçük kardeşimsin. niye bu adamları aradın, niye önce beni aramadın? bir daha önce beni ara. ordudaydım ben. mahvederim onları. kimdi kapıyı kıran söyle."
"Görmedik Erick..."
"Kimdi? Söyle bak, gidip bulayım hemen. Kimdi? gördün, söylemiyorsun..."
"Şeker kardeşim görmedik dedik ya..."
"Sen benim kardeşimsin. Kimse senin kapını kıramaz. ben burdayım. Önce beni ara. Kimdi??"
"Allahım sabrımı mı sınıyorsun?"

O arada fark ettik ki Lucas yok. Alasdair'in telefonunda bir sesli mesaj, bir yandan ağlıyor bir yandan koşuyor belli ki: "Neredesinz Hayatta mısınız? Ben kaçıyorum peşimden geliyorlar!!!!"

Asansöre koşan bir Erick, zar zor durduruluyor: "Başı belada. Gidelim. Mahvedicem hepsini! Latin Amerikalıyım ben!" Toplayıp getiriyoruz.

"Erick, Chris, nereye gittiniz?"
"Tyger Tyger..."
"Ne yaptınız?"
"Dans ettik, bira içtik, sonra Lucas tanımadığımız birinin arabasına bindi, onu arabadan attılar, biz adamlarla kavga etmeye başladık, bodyguardlar bizi tartakladı, Lucas'ı aradık ama bulamadık, sonra eve geldik, bizden hemen sonra Lucas geldi..."
"Aferim..."

Güvenliği çağırdık,

Güvenlik bu akşam olanları anlatın diyor, Erick hemen başlıyor: "beni aradı. benim kardeşim, önce beni aradı. evet."

Anlatıyoruz:
a) kapımızı kırdılar
b) arkadaşımız kayıp.
Kayıp bildirimi için 2 gün gerekiyormuş. Ses mesajını dinlettik, "sizce bu iki gün bekleyebilirmiş gibi duran bir olay mı?!?!?" Nefret ediyorum "I'm sorry" duymaktan. Ne rahat adam! Öldü mü çocuk acaba???

Lucas'ın kız arkadaşının sadece adını biliyoruz, soyadı, evi, bizim okuldan mı değil mi, her şey belirsiz. Alasdair panik, Lucas'ın facebook'undan Amy'i bulmaya çalışıyor, orada mı diye soracağız.

Saat 6, o arada kahve için aradığım arkadaşım da dönmüş, bize gelmiş, koridor ve mutfakta 10 kişi kadarız, bekleşiyoruz.Erick bizim mutfakta, elinde içmediği kahve, "Kimdi? Sen benim küçük kardeşimsin."

Off...

Sandesh birkaç deha Erick'i evine göndermeye çalıştı, sonuç başarısız. Sabrı tükendi ve gitti. Chris devraldı: "gidelim, herkesin uykusu var, kahveni bitir, yarın konuşuruz" ama Erick ikna olmadı, herkes sabah 7'ye kadar bizim dairede, sabah 7'de kapıyı onarmaya geldiler. Erick'i paketleyip evine yolladık bir şekilde, Chris "merak etmeyin pijamalarını giydirdim uyudu" dedi, Alasdair'i alıp gitti. Beş dakika geçmeden Erick bizim kapıda. Açmadık, biz açmadıkça o çalmaya devam etti, sonunda da herhalde yorulup vazgeçti ki ses kesildi. Lucas hala ortada yok...

Sonuç? Kapı onarıldı onarılmasına, ama doğru düzgün kapanmıyor. Kapıyı kimin kırdığı hala meçhul, güvenlik birimleri çok yetersiz. Lucas'ı arabadan atan ve takip eden kimse kapıyı kıranın o olduğu düşünülüyor, bir yandan da Lucas ya da Erick kırdı şüphesiyle yönetimden ikisine de suçlama e-postaları gidiyor.

Lucas mı? Meğer çalındığını iddia ettiği telefonu bulmuş, taksiyle kız arkadaşına gitmiş, Erick'e de "ben iyiyim "diye mesajatmış ama Erick'in bize mesajı göstermesi sabahı buldu.

Dedim ya, hayatımın en uzun günü ve gecesiydi, telefonumu saat 12 itibariyle kapatıyorum artık, o saatten sonra aramayn =)

Yorumlar